Yeni Şafak yazarı nasıl ‘Amerikancı’ oldu

Yeni Şafak Gazetesi Köşe Yazarı İsmail Kılıçarslan, katıldığı bir TV programında Saadet Partisi’ni İslamcılarla ortak hareket etmemekle suçladı. Kılıçarslan, “Saadet Partisi’ni bütünüyle İran’ın ajandasıyla hareket eden tuhaf bir yapıya dönüştürdüler” ifadelerini kullandı.

Saadet Partililerin yoğun tepkisiyle karşılaşan İsmail Kılıçaslan bugün de Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde tartışmayı derinleştirdi. Milli Gazete yazarı Ömer Adil ise bugünkü köşe yazısında, İsmail Kılıçaslan ile Zeki Demirkubuz arasında geçen ay yaşanan polemiğe atıf yaparak, “Zeki Demirkubuz sert kaya çıkınca da yönünü bu tarafa çevirip bütün Saadet Partisi camiasının üzerine höykürmüş. Keşke önce Zeki Demirkubuz’a cevap verebilseydi” diye yazdı.

Kılıçaslan, “Nasıl Amerikancı oldum?” başlığını taşıyan köşe yazısında şunları yazdı:

“Saadet Partili ‘tutuk’ hesaplar çarşambadan beri, yani Saadet Partisi’nin doğrudan ‘İran’ın arka bahçesi’ haline geldiğini açık açık anlattığımdan beri üzerimde tepiniyorlar. Rahmetli anneme küfür etmekten tutun da bin türlü tehdide kadar akla gelebilecek her şey. Tabii ki alayını dava ettim ve tabii ki kazandığım tüm tazminatları Gazze’ye yollayacağım.”

“NASIL AMERİKANCI OLDUM?”
“Saadet Partili hakaret makinelerinin bana hakaret ederken en çok üzerinde durduğu tez ‘Amerikancı’ olduğum teziydi ki tek başına bu tez bile Saadet Partisi tarlasının İran tarafından sürüldüğüne delalet eder. Peki, ama ben nasıl Amerikancı oldum? Anlatayım.

2006’da Furkan Savaşı esnasında boğazım patlayana kadar Hasan Nasrallah’ı ve Hizbullah’ı desteklerken Amerikancı değildim. Ama sonra Hizbullah önce Lübnan’daki Sünnilere hayatı zehir etmeye, ardından Suriye’de açık açık Sünni Müslümanları katletmeye başladığında doğal olarak Amerikancı oldum. Çünkü Sünni Müslümanlar, tamamen yayılmacı, etnik üstünlüğe dayalı ve mezhepçi İran rejimi tarafından öldürülürken ‘Durun, bunu yapmayın, sadece kendi politik çıkarlarınız için Suriye’de milyonlarca Müslümanı ateşe atmayın. Bir başka çözüm var’ deyince İran’ın amaçlarına aykırı hareket etmiş olduğumdan Amerikancı haline geldim.

“ÜMMETİN BAŞINDAKİ BELA”
“Sürülmüş tarlanın çocukları ister kabul etsin ister etmesin, İran, İslam ümmetinin başındaki belalardan bir tanesidir ve Irak’ı, Afganistan’ı, Suriye’yi, Lübnan’ı, Yemen’i hesaba kattığımızda görürüz ki son yirmi yılda Amerika’nın da, Rusya’nın da, İsrail’in de öldürdüğü Müslümandan çok daha fazla Müslüman öldürmüştür. Ajandası ümmetin ajandası değildir. Mezhepçi, Pers yayılmacılığına dayalı, Safevi Şia’sının ‘Ebubekir’den, Ömer’den, Yavuz’dan intikam alacağız’ ilkelliğine bağlı bir organizasyondur.

Şimdi bana gönlünüzce Amerikancı diyebilirsiniz. Ben de İhvan’a, Nahda’ya, İslami Selamet Cephesi’ne, Cemaat-i İslami’ye ‘Amerikancı’ diyen İran’ın tam karşısında durmaya devam edeceğim. Tebriz’in, Mekke’nin, Kudüs’ün, Kahire’nin tam anlamıyla özgür olduğu bir dünya için uğraşıp didinmeye devam edeceğim. Laf aramızda bu didinme biçimini rahmetli Erbakan’dan öğrendim.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir